DOĞRU BESLENME

Sağlıklı bir cilt, sağlıklı bedenin yansımasıdır. Vücut vitamin, mineral ve önemli elementleri cilt altında depolar, iç organlar ihtiyaçlarını buradan karşılar. Hava kirliliği, mevsimsel ve hormonal değişiklikler, aşırı stres, yaşam tarzı (bilgisayarlı ortamlar, televizyon, elektrikli aletler) gibi faktörler nedeniyle vücut belli bir stres ortamına girer.

Vücut bu stresi minimum zararla telafi etmek için ana rezervi olan ciltten tüm ihtiyacını karşılar. Buna bağlı olarak rezerv azalır ve cilt savunmasız kalır. Yaş ilerledikçe bu kayıplar cildi kurutmaya başlar. Sağlıklı ve güzel bir cilt için yedikleriniz, sürdüklerinizden daha büyük önem taşır.

“BESLENME KURALLARINA HER MEVSİM UYUN”

Dengeli öğün düzeninin de dengeli beslenmek isteyen herkes için önemli olduğunu ve yaz aylarında çok aşırı miktarda yemek tüketerek vücudu hem yiyeceklerin termik etkisiyle oluşan sıcağa hem de Havanın sıcağına maruz bırakmamak gerektiğini belirten Güler, “Az az ve sık sık besin tüketmek önemlidir. Sabah kahvaltısı alışkanlığının mutlaka olması, öğle ve akşam yemeklerinin düzenli yenilmesi ve buna ilave olarak yoğurt ve meyve gibi hafif besinlerden oluşan ara öğünler tüketilmesi vücudu yormadan sindirimin gerçekleşmesine yardımcı olur. Bununla beraber gündüzden akşama doğru besin tüketiminin azalması da daha rahat bir uyku düzeni sağlar” dedi.

Bebeklikte vücudun yüzde 70′i suyken, yetişkinliğe ulaşıldığında bu oranın yaklaşık yüzde 60′a düştüğünü vurgulayan Diyetisyen Zuhal Güler, “İnsan vücudu aç kaldığında vücudundaki depoları kullanarak günlerce yaşayabilir ancak susuz birkaç Günden fazla yaşayamaz. Su, yediğimiz yiyeceklerin sindirimine yardımcı olur, vücut ısımızın kontrolünü sağlar, metabolizmadaki artıkları uzaklaştırır. Tüm bu faydalı etkilerinin yanında yaz aylarında su tüketimi daha da önem kazanmaktadır. İdrarla, dışkıyla atılan suya ilave vücut ısısının artmasıyla daha çok terleme oluşur, böylece atılan Suyun miktarı artar. Su tüketiminin diğer bir faydası da kaybedilen Sıvının yerine konmasıdır. Eğer kaybedilen bu sıvı yerine konmazsa vücutta dehidratasyon denen elektrolit ve sıvı kaybı başlar. Bu durum sağlığı önemli derecede bozar. Vücutta normal koşullarda idrarla, terle, solunumla ve dışkıyla günde yaklaşık 2.5 Litre sıvı kaybı olur. Bu nedenle vücuttan atılan sıvıyı yerine koyabilmek için günde 2.5 litre yani 8-10 bardak suya veya su içeren gıdalara ihtiyacımız vardır. Bu nedenle su içmek için susama hissini beklemek yerine su tüketimini alışkanlık haline getirip Gün boyu sık sık içmek gerekir. Vücuttan sıvı atımı Sıcaklık artığında, enfeksiyon durumlarında, diüretik ilaçlar kullanıldığında artar. Bu nedenle sıvı ihtiyacı daha da artar” açıklamasında bulundu.

Çay ve kahve gibi kafeinli içecekler ve bazı Bitki çaylarının diüretik etki göstererek idrar atımını attırdığını ve bu nedenle bu içeceklerle alınan suyun neredeyse atılmış olduğunu belirten Güler, “Yani çay ve kahve tüketerek yeterli sıvıyı sağlamış olmayız. Çay, kahve yerine yaz aylarında taze meyve suları, ayran, süt gibi içecekler ve taze meyveler sıvı ihtiyacımızı karşılamada daha çok destek olur. Meyve suları tüketilirken hazır meyve suları yerine taze olanları tercih etmek hem daha az şeker (dolayısıyla daha az kalori) almamızı sağlar hem de taze meyvelerin C vitamininden yararlanmamızı yardımcı olur. Ancak taze meyvelerin Suyu sıkılırken hemen tüketilmesine dikkat etmek gerekir, yoksa vitamini azalır. Ayran ise hem kalsiyumdan zengin hem de Protein içeren bir içecek olarak yaz aylarında sıvı ihtiyacımızı karşılamada iyi bir seçenektir. Suyun zayıflama diyetlerinde en önemli etkilerinden biri açlık hissini azaltmasıdır. Bununla birlikte vücutta yağ kaybedilirken oluşan artık ürünlerin vücuttan atılması Suyla sağlanır. İhtiyacımız kadar su içmezsek vücutta su birikir ve ödem oluşur. Bunu önlemenin en iyi yolu vücutta kaybedilen suyu yerine koymaktır. Yeterli su tüketimi ayrıca vücutta kilo kaybına bağlı deri sarkmalarını da önlemede yardımcı olur. Kabızlığı önler” dedi.

Güler, “Suyun Sıcak olarak içilmesi midede daha uzun süre kalarak şişkinlik yapmasına neden olur. Sıcak suyun mideyi terk etmesi soğuk suya göre daha geçtir. Sıcak havalarda vücuda kaybolan sıvının yerine konabilmesi için içtiğimiz su soğuk veya oda ısısında olmalıdır. Ayrıca egzersiz yaparken içilen suyun da sıcak olmamasını sağlamak gerekir” diye konuştu.

DÜZENSİZ YEMEK YEME ALIŞKANLIĞINA SAHİP OLANLAR

Kadınların birçoğunun en büyük problemi, düzensiz yemek yeme alışkanlığıdır. Pek çok kadın bütün bir hafta boyunca ağızlarına tek lokma yiyecek koymayarak metabolizmalarını yavaşlatırlar, sonra hafta sonu gelince yiyeceklere saldırarak vücudun metabolik dengesinin bozulmasına yol açarlar. Böylece, aldıkları her bir kalori, yağ birikintisi olarak vücutlarında yer ederek kötü bir görünüme yol açar. Beslenme uzmanları dengeli bir diyetin, hiçbir şey yemeyerek zayıflamaya çalışmaktan çok farklı bir şey olduğunun öğrenilmesi gerektiğini önemle vurguluyor. Gıdaların, besin değerleri göz önüne alınarak hazırlanan diyetlerin, daha sağlıklı ve çok daha kesin sonuç verici olduğunu aklınızdan çıkartmamalısınız. Bunun yanı sıra bazı kişilerde kahvaltı ve öğle yemeği öğünlerini atlayıp akşam yemeğini tıka basa yeme alışkanlığı vardır. Eğer siz de bu gruba giriyorsanız gene çok tehlikeli bir durumda olduğunuzu söyleyebiliriz. Çünkü öğünler arasında en fazla kalori içeren ve alınan kalorilerin enerjiye çevrilip yakılmadan direkt yağa dönüştüğü başlıca öğün, akşam yemekleridir. Bunun yerine bir gün içinde düzenli ve belirli saatlerde, ölçülü miktarlarda, öğünlerinizi yemeniz çok daha doğru ve diyetle beraber uygulandığında çok daha hızlı kilo verdirici bir yöntemdir.

Unutmayın, zayıflamak veya formunuzu korumak istiyorsanız; ilk yapmanız gereken şey, sık; ama azar azar yemek yemeyi alışkanlık haline getirmek ve metabolizmanızı belli bir düzene alıştırmak olmalıdır.

Bir başka hatalı temel beslenme alışkanlığı da tek tip beslenme biçimidir. Örneğin, son derece sağlıklı bir beslenme alışkanlığı oturttunuz ve bütün öğünlerinizi zamanında ve dengeli biçimde yiyorsunuz. Ancak bununla birlikte bazı yiyeceklere sabitlenmiş ve onlar üzerinde odaklanmış olduğunuzdan öğünlerinizi hep bu tek tip besin üzerine kuruyorsanız, siz de bu gruba dahil olanlardansınız. Bu şekilde tek tip beslenme eğiliminin doğal sonucu, her zaman için vücuda alınan gıdaların besin değerlerinde rastlanacak bir düşüştür.

Tek tip besin üzerinden vücudumuz için gerekli bütün vitamin ve Mineral ihtiyacımızı karşılayabilmemiz mümkün değildir. Eğer mönünüzü geniş bir yelpaze üzerinden seçmeyi alışkanlık haline getirebilirseniz Anahtar vitamin ve mineralleri atlamanız söz konusu olmaz ve böylelikle son derece sağlıklı bir diyet yapıyor olursunuz.

DİYET

Diyet, rejim, perhiz gibi adlarla da andığımız ve aslında kilo sorunu yaşayanları sağlığına kavuşturmada basamak olan bir yöntem olarak diyet, bu kadar korkutucu olmak zorunda mı? Aslında değil. Çoğumuz, yapılan yanlış yönlendirme ve telkinler yüzünden, diyet sözcüğünü ve diyet denen uygulamayı yanlış algılıyoruz. Bu yazımızda diyet nedir, ne değildir? Biraz onu irdelemeye çalışacağız.

Sözcüğe takılmak yerine diyetin bir yöntem veya düzenleme olduğunu düşünebiliriz. Düzenlemeye çalıştığı şey ise bizim beslenme biçimimizdir. Kilomuzda aşırı fazla veya eksik varsa diyetinizi, yani beslenme düzeninizi değiştirerek bedeninizi ideal kilosuna ulaştırabilirsiniz. İdeal ve bedenimize uygun kiloda olmayı, estetik veya sağlıkla ilgili kaygılardan dolayı isteriz. Dolayısıyla diyet yaşam kalitemizi yükseltmeyi amaçlayan bir düzenlemedir. Ancak yıllar yılı, yanlış uygulamalar veya insan bedenine dair eksik ya da yanlış bilgiler nedeniyle, insanların korktuğu bir kavram hâline gelmiş ve aç kalmakla özdeş bir algı yaratmıştır.

Bilim insanlarının, insan bedeni üzerindeki bilgisi arttıkça, yanlış olan uygulamalar düzeltilmeye ve insanların yaşam kalitelerini düşürmeden, yaşam tarzını olabildiğince az etkileyerek onları ideal kilolara ulaştıracak beslenme yöntemleri ortaya konmaya başladı. Bugün biliyoruz ki, bir besini tamamen hayatınızdan silmek, ne sürdürülebilir bir yöntemdir, ne de sağlığa faydalıdır.

Karbonhidratlar, yağlar, proteinler ve hatta abur cuburlar… Bunların hepsi tüketilmelidir. Kimileri insan bedeni için gerekli olduklarından, kimileriyse tamamen keyfi olarak… Burada önemli olan, sıklığı ve miktarları iyi ayarlamak. Belirli besinleri, birinin hayatından tamamen çıkarması için diretmek o besinlerin, o kişi için saplantı hâline gelmesine sebep olarak yeme bozukluklarına kadar ilerleyebilecek durumlara neden olabilir.

Bu yüzden artık beslenme uzmanları, uyguladıkları diyetleri, aşamalı olarak ilerletiyor. Kişinin yemekten keyif almasını da engellemeden, sağlıklı yaşamaya çalışmayı zorlaştırmadan, ömür boyu uygulanabilir beslenme biçimleri sunuyorlar. Kimseden, sabah kahvaltısında kibrit kutusu kadar peynir yiyip, sonra tüm işlerine ve hayatlarına devam etmesini beklemiyorlar.

Her şeyden önemlisi, diyetlerle ilgili yanlış algılarımızın ve önyargılarımızın asıl kaynağı olan, şok diyetleri kimse önermiyor. Çoğu doktor, şok diyetlerin işe yaramadığı, verilen kiloların sonradan geri alınmasını tetiklediği ve sürdürülebilir olmadığı konusunda hemfikir. Birazcık sabır, kararlılık ve doğru uygulamalarla, yaşam kalitenizi düşürmeden ve hayatınızı olabildiğince az etkileyerek, siz de uygun ve sağlıklı kilonuza ulaşabilir ve o kiloda kalabilirsiniz. Şok diyetlerden uzak, sağlıklı bir yaşam dileğiyle.