Acı , nefret, yanlızlık, gıcık olmak, endişe, can sıkıntısı… gibi pek çok duygu yoğunluğunu hissetmeyi sevmediğimiz için onlar kötü dugular olarak anlamlandırırız. Hoş olmayan bir duygu içine girdiğinizde de, bu duygunun sebebini kaynağını sorgulayarak, ya da içinde bulunduğumuz duygu durumunu tekrar tekrar dile getirerek kendinizi daha da kötü bir ruh haline sokarsınız. Çok kötüyüm, moralim bozuk, üzgünüm, yanlızım, neden böyleyim, kim yaptı, o yaptı, senin yüzünden vs. gibi konuşmalarla, o beğenmediğiniz duygu durumunu daha fazla içinize çekersiniz. Unutmayın ki ” ne ararsanız onu bulursunuz”. Niyetiniz ne, kötü durumundan çıkmak mı yoksa daha fazla kötü duygu yaratmak mı?
Eğer sürekli geçmişinize bakıp bugününüzü zehir eden sebepler arıyorsanız, ya da neden bu duruma düştüğünüze yoğunlaşıyorsanız, beyniniz size bu doğrultuda kanıtlar sunacak ve kendinizi daha kötü hissettirecektir. Oysa acilen farkına varılması gereken geçmişin sizin geleceğiniz olmadığıdır.
Hayat yolunda hiç bitmeyen bir öğrenme vardır. Bilgi herkesin içindedir. Yeterki öğrenmek isteyelim. Her yer mesajlarla doludur. Duygularınız da birer öğrenme aracıdır. Duygularınızı olumlu bir şekilde kullanırsanız onların size hizmet ettiğinin farkına varırsınız. Örneğin kendinizi yanlız hissettiğiniz ve sıkıldığınız bir zaman olumsuz duygular içindesinizdir. Böyle bir duygu size acaba neyi farketmenizi işaret ediyor olabilir ? Size nasıl bir eylem çağrısı yapıyor, nasıl bir mesaj yolluyor olabilir ? Belki daha fazla sosyalleşmeniz gerektiğinin mesajını veriyordur, belkide arkadaşlarınıza daha iyi davranmanız gerektiğini söylüyordur. Herkese göre mesajın içeriği farklıdır. Birde böyle düşünseniz, olumsuz duyguları size bir şeyler öğretmeye çalışan dostlar olarak görseniz, acaba yaşam kalitenizi ne kadar arttırırsınız?
Duygular bize dışarıdan gelmez, biz onları içimizde üretiriz. Yani kaynak BİZİZ. Kaynak biz olmasaydık herkes aynı olaya, aynı kişiye karşı aynı duyguyuyu hissederdi. Bunun böyle olmadığını, herkesin olaylar ve kişiler karşısında farklı duygular beslediğini biliyorsunuz. Aynı duyguyu besleyenler de olabilir ama onlarında bu duygu durumları içinde kalış süreleri farklıdır. Kimi insan işten kovuldu diye 2 gün üzülür, kimi aylarca. Belkide kendini hasta edene kadar.
Olumsuz duygularınıza odaklandıkça, iç kaynağınız( duygu üretim merkeziniz) o duyguyu daha yoğun bir şekilde üretmeye devam eder. Kendinizi çok iyi hissettiğinizde, o gün kaç kere ” kendimi harika hissediyorum, çok iyiyim ” dersiniz. İki-üç bilemedin beş. ( belkide nazar değer korkusuyla hiç). Peki kötü duygular içindeyken bu durumu kaç kez içinizden ya da dışınızdan tekrar edersiniz? On-onbeş, yirmi belki sayılamayacak kadar çok. Sonuç; kendinizi daha kötü hissedersiniz, ta ki güzel bir olay, ya da kişi sizi etkileyene kadar. O zaman size şu soruyu sormak isterim. Sizin dışınızda bir olay veya kişi, sizin içinizdeki kaynağı olumlu ya da olumsuz şekilde kullanmanız için etkileyebiliyorsa, siz kendi kaynağınızı kendiniz istediğiniz şekilde neden kullanmıyorsunuz? Kaynağı kullanmanın en güzel yoluda kendinize doğru soruyu sorarak başlamaktır. Bu duygu bana ne demek istiyor? Neyi değiştirmem gerekiyor? Ne yaparsam bu duyguyu olumlu hale getirebilirim? Bu tip sorular sizi ileriye götürür, eyleme geçirir. Ben neden böyleyim, bana ne oldu?” Kendimi kötü ve çaresiz hissediyorum…” gibi konuşmalarda dibe çeker. Birisinin ya da bir olayın gelip sizin duygularınızı değiştirmesini beklemeyin. Yoksa hep kişilere ve olaylara bağımlı bir hayat yaşarsınız. Kaynak içinizde, iplerinizi kendi elinizde sıkı sıkı tutun ve dilediğiniz gibi duygu üretin. Olumlu duygu üretebilmeyi hem kendim, hem de çalıştığım pek çok danışanım başarmıştır, en güzel yanıda bir müddet sonra olumlu duygular üretmek alışkanlığınız haline geliyor 🙂
Şimdi gülümseyin ve ” bugün kendimi iyi hissetmeyi seçiyorum, KAYNAK BENDE, GÜÇ BENDE” diye bağırın. ( ortam müsait değilse zihninizden de bağırabilirsiniz).