İnsanın tabii duygularından biri de korku duygusudur. Bir afetten ya da vahşi bir hayvandan doğal olarak korkarız.

Esasında kendimizi emniyete almamız gerektiğinin ilk sinyalidir bu duygu. Sorun korku duygusunun akli bir zemin dışında kendisini oluşturmasıdır ki bu duruma “fobi” adını veriyoruz. Fobi olaylar ya da bazı nesneler karşısında anlamsız ve istemsiz bir korkuyu, bazen de o olaylara ve nesnelere karşı tahammül edememe halini içerir. Eğer kişinin korkuları günlük işlevlerini aksatır derecede kişiyi etkileyip hayatını kısıtlar hale gelmişse, bu durum

 

korkunun artık fobiye dönüşmüş olduğunun göstergesidir. Kişiler fobi nesnesi ya da durumuyla karşılaştıklarında birtakım fizyolojik sıkıntılar da çekerler. Solunum güçlüğü ile birlikte güçsüzlük, ağız kuruluğu, kalp çarpıntısı, kaslarda gerilme yaşarlar ki bu belirtiler fobi teşhisinde baz alınan fizyolojik kriterlerdir.

 

Fobiler, genetik geçişliliği dışarıda tutarak belirtirsek, genellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde oluşur. Bu dönemlerde kişiyi korku ve paniğe sevk eden bir olay, bir stres kaynağı kişide fobiye yol açabilir. Yine aileden ve çevreden öğrenme yoluyla fobi oluşmuş olabilir. Örneğin annede örümcek fobisi ya da karanlık fobisi varsa bu fobi zaman içinde çocuk tarafından koşullanma yoluyla öğrenilebilir. Ya da fobi genetik geçişlilikle ya da genetik yatkınlıkla da kendini gösterebilir.

Karanlık fobisi olan kişi, güvenli olduğunu bildiği odasındaki karanlıktan; kedi fobisi olan kişi zararsız olduğunu bildiği halde sokağının başında yatan kedilerden korkmaktan kendini alamaz. Çok daha spesifik fobiler de vardır. İnsanın dışarıdan anlam veremediği türden korkulardır bunlar. Işıktan, uyumaktan, kuş tüyünden, çikolatadan, kukladan korkmak gibi… Özgül fobi, ilgili nesneye karşı daha çok tahammül edememe şeklinde gelişir. Bu fobilerde, genellikle bilinçaltı mekanizma fobi nesnesiyle kötü bir olayı ilişkilendirmiştir. Bilinçaltı yapı bir çarpıtmada bulunarak bir anlamda kişiyi olayın gerilimine karşı savunma hattına çekmiştir. Örneğin kişi elinde çikolata yerken üzücü, kötü bir haber almışsa kişide çikolata yememe, ondan kaçınma, korkma hali gelişebilir. Bilinçaltı temsili bir yer değiştirmede bulunmuştur.

Kişiler fobilerini onlardan kaçınarak geçiştirebilirler fakat bu tutum fobinin kişide daha da yerleşmesine yol açabilir. Fobiler erkeklere oranla, daha duygusal olarak tanımlayabileceğimiz kadınlarda, iki kat daha fazla görülmektedir. Fobiler, hipnozla ele alınabilir mi? Hipnoz hayalin gücüyle oluşan içsel derin bir yoğunlaşma ve odaklanmadır. Kişi bu yoğunlukta ve odaklanmada (transta) kontrollü ve aşamalı bir şekilde korkusuyla yüzleştirilerek fobi nesnesine ya da durumuna karşı duyarsızlaştırılır. Bu noktada kişi duygusal olarak desteklenirken bir algı değişimine de gidilir. Artık fobi nesnesi bazı nedenlerden ötürü kişinin korkmaması gereken bir nesne ya da durumdur.

Esasında fobiler bilinçaltı yapımızın ne kadar hızlı ve etkili öğrenebildiğinin bir sonucu olarak da çıkar karşımıza. Bu nedenledir ki bir kişinin fobi sahibi olması an meselesidir. Örneğin bir gün (muhtemelen çocukken ya da ergen dönemde) gittiğiniz diş hekimi kliniği bilinçaltı seviyesinde öyle bir tehdit algısı oluşturmuştur ki, artık bilinçaltı diş hekiminden uzak durulması, kaçınılması yönünde çok hızlı ve etkili bir “öğrenim”e varmıştır. Fobi ediniminde bilinçaltı, öğrenme yeteneğini negatif yönde çalıştırmış ve kişinin dişçi fobisi oluşmuştur. Bunu aslında kişinin o anki acıdan kaçınma kazancını gözeterek yapmıştır. Ama bu “öğrenim” kişinin diş sağlığını tehlikeye atacak düzeyde dişçiden kaçınmasına yol açar. Hipnozda, hipnotik öğrenme mantığıyla bu öğrenme yeteneğini pozitif yönde çalıştırmak amaçlanır. Bilinçaltı yapı zaten çoğu zaman pozitif yönde çalışarak hayatımızı kolaylaştırır.

Hipnoz bilinçaltı yöntemidir. Dolayısıyla fobilere karşı kişideki değişim, hipnozla bilinçaltı düzeyde kendisini inşa eder ki bu açıdan kalıcı sonuçlar elde etmek mümkündür. Burada kişinin sorunundan kurtulmak üzere göstereceği irade ve kararlılık önemlidir. * Psikolojik Danışman & Hipnoterapist

Write a Reply or Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir