Türkiye’de yılda 10-15 bin bebek, kalbinden sorunlu olarak dünyaya geliyor. Doğum sonrasında yapılan muayenede rahatsızlık tespit edilse de, saptanamadığı durumlarda ilerleyen dönemde önemli belirtiler veriyor. Çocuk, emerken terliyor, sık sık nefes alma ihtiyacı duyuyor. İlerleyen yaşlarda ise hareket ettiğinde çok çabuk yoruluyor.

Ülkemizde sadece orta yaştaki ve yaşlı kişilerin kalp hastası olabileceği algısı hâkimse de doğum sonrasında tespit edilemeyen rahatsızlıklar, ileriki

 

yıllarda kalbe zarar verebiliyor. Emerken terleme, sık nefes alma, ağlarken morarma, çabuk yorulma, tekrarlayan akciğer enfeksiyonu ve gelişim geriliği gibi belirtiler çocukta kalp hastalığına işaret ediyor. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Kılınç, ailelerin bu belirtileri takip ederek erken teşhise yardımcı olabileceklerini belirtiyor.

 

Kılınç, kalp rahatsızlıklarının doğuştan ya da sonradan olabileceğini söylüyor. Genellikle doğum sonrasında yapılan muayenede kalp rahatsızlıklarının tespit edildiğini dile getiren Kılınç, tespit edilemese de ilerleyen dönemde önemli belirtiler verdiğini ifade ediyor. “Kalp rahatsızlığı olan bebekler, biberonu ya da annesini iyi ememez.” diyen Kılınç, şöyle konuşuyor: Emerken terler, sık sık nefes alma ihtiyacı duyar, ağlarken morarabilir. Tekrarlayan akciğer enfeksiyonu da çocuklarda kalp hastalığının belirtilerinden. Nefes alıp verirken kalpten gelebilecek sesler de kalp rahatsızlığını belli eden etkenlerdendir. İlerleyen yaşlarda ise çocuklar hareket edince çok çabuk yorulur. Bu çocuklarda büyüme geriliği görülebilir. Aileler bu belirtileri fark ettiğinde en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalı. Sağlık kuruluşunda yapılacak ayrıntılı muayene sonucunda çocuğun kalp hastalığı teşhis edilecektir.

Çocuklarda doğuştan kalp rahatsızlığı daha sık görülüyor. Bunun nedeninin tam olarak bilinemediğini aktaran Prof. Dr. Kılınç, hamilelik döneminde geçirilen çeşitli hastalıklar ve kalıtsal etkenlerin etkili olabileceğinin tahmin edildiğini söylüyor. Kılınç’a göre Türkiye’de yılda 10-15 bin doğuştan kalp rahatsızlığı olan bebek dünyaya geliyor. Coğrafi bölgeler arasında sıklık ve dağılım açısından bir fark bulunmuyor. Vakaların 40-50’sinde tanı yaşamın 1. haftasında, yüzde 50-60’ında ilk yılında konuluyor. İlk çocukta doğuştan kalp rahatsızlığı varsa, ikincide görülme sıklığı yüzde 2-6 arasında.

Çocuklarda en sık görülen doğuştan kalp rahatsızlığı kulakçık ya da kapakçık arasının delik olması. Sonradan meydana gelen kalp rahatsızlıklarında en sık görülen ise akut romatizmal ateş. Bu rahatsızlıklar evrelerine göre ilaçla tedavi edilebiliyor. Ancak bir bölümü hastalığın düzeyi ve erken teşhis durumuna göre ameliyat gerektiriyor. Kimi kalp delikleri zamanla kapanabiliyor ancak bazıları ameliyatı zorunlu kılıyor. Doğuştan kalp rahatsızlıklarını önlemek için kızamıkçığa karşı aşılama yapılmalı, hamilelikte ilaç, sigara, alkol kullanılmamalı, röntgen filmi çektirilmemeli, yüksek risk taşıyanlarda genetik danışma olanakları kullanılmalı. Kalp hastalıklarının teşhisinde gebeliğin 16. haftasında yapılan fetal ekokardiyografi de büyük önem taşıyor.

Write a Reply or Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir