Günün yoğun akışı içinde su içmeyi unutup, iş uğruna uyku saatlerinden fedakarlık ediyor ve stresi hayatınızın bir parçası haline getiriyorsunuz. Günaydın’da yer alan habere göre; nasıl olduğunu tam olarak bilemeseniz de, tüm bu zararlı alışkanlıklar metabolizmanızı ciddi şekilde etkiliyor ve bedeniniz size yardım çağrıları göndermeye başlıyor. Ondan gelen, hatta zaman zaman birer acil çağrıya dönüşen bu sinyallere kulak vermemek ise çok daha ciddi hastalıklara zemin hazırlayabiliyor. Bu nedenle uzmanlar çeşitli eylemler sırasında vücutta yaşanan değişikliklerin farkında olmak gerektiğini söylüyorlar. HER ŞEYİ KAFANIZA TAKARSANIZ… ‘Kendini yiyip bitirmek’ deyişini duymuşsunuzdur. Bu sadece mecazi anlamda kullanılan bir cümle değil, gerçekte de doğru olabiliyormuş! Avustralya’da yapılan bir araştırmaya göre; Avustralyalılar’ın yüzde 41’i son derece sağlıksız bir şekilde, normalden daha fazla strese maruz kalıyor. Bu nedenle daha kolay hastalanıyorlar. Uzmanlara göre endişe, kaygı ve stres hem ruh hem de beden sağlığını tehdit eden unsurların en başında geliyor. Stres nedeniyle salgılanan adrenalin seviyesinde ciddi bir artış oluyor. Bu artışla beden ‘ya savaş ya kaç’ durumuna geçiyor. Bu, metabolizmanın sadece çok kısa bir süre için tolere edebileceği bir durum ve bu sürecin uzaması çeşitli sorunlara yol açabiliyor. Öncelikle duygusal sağlığınız etkileniyor elbette; kendinizi huzursuz, sıkıntılı, kaygılı, gergin ve daha kötüsü adeta bir alarm durumunda hissediyorsunuz. Normale kıyasla çok daha kolay soğuk algınlığına yakalanmak, yüksek tansiyon ve mide ağrısı stres nedeniyle ortaya çıkan başlıca hastalıklar. Peki, stresle savaşmanın en kolay yolu ne? Bu soruyu yönelttiğimiz uzmanlar, her bir bireyin kendine has ‘ideal stressavar’ları olduğunu anlatıyor. Önemli olansa sizinkinin hangisi olduğunu bulmak. Kendinizi dinleyin; ne zaman daha rahatlamış ve huzurlu hissediyorsunuz? Egzersizden sonra mı, bir arkadaşınızla dertleştiğinizde mi, yoksa bir uzmandan tavsiye alarak mı? Bu yol her neyse ona daha çok başvurun ve mutlaka rahatlamaya çalışın. YETERİ KADAR SU İÇMEZSENİZ… Çoğu zaman en önemli yaşam kaynağımızın su olduğunu unutuyoruz. Neyse ki, yüzde 70’i sudan oluşan bedenimiz bunu bize hatırlatacak bir sisteme sahip: Elbette susamak! Hem beyinde hem de böbreklerde, vücuttaki su miktarını kontrol eden bir takım dedektörler bulunuyor ve bir dehidrasyon, yani susuz kalma durumunda sizi uyarıyorlar. Eğer susuzluk yine de giderilmezse sadece susuz değil aynı zamanda halsiz hissediyoruz. TOPUKLUDAN VAZGEÇMEZSENİZ… Sürekli yüksek topuklu giyme ve sık sık alkol alma gibi alışkanlıklar da bacaklardaki kılcal damarların çatlamasına ve doku içine bir miktar kan sızmasına yol açabiliyor. Cosmopolitan’da yer alan habere göre; bunun sonucunda özellikle alt bacaklarda kolaylıkla morluklar ortaya çıkabiliyor, çünkü bu bölgelerdeki yağ dokusu çok yoğun değil. Siz de bu sızan kanı, fazla yağ dokusu içermeyen bölgelerde morluklar olarak gözlemliyorsunuz. Ancak zamanla kan hücreleri dağılıyor, dokular iyileşiyor ve morluklar da yok oluyor. YOYO DİYETLER YAPMAYA DEVAM EDERSENİZ… * Çok sık ve yanlış tarzda yapılan diyetlerde hızla verilen kilolar, hızla geri alınıyor. Bu da sağlığınızı kaybetmenize sebep olabiliyor. Yoyo Sendromu’na yakalanmak, metabolizmadaki deformasyonunun yanında fiziksel ve psikolojik birçok sağlık sorununa neden olabilir. * Vücut ağırlığınızla ilgili amacınız ne olursa olsun, yaşam boyu süren başarınız düşünce tarzınızı ve beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmenize bağlı. Hayatınız boyunca kilonuzu sabit tutmada en önemli yol; olumlu davranış ve doğru motivasyondur. * Vücudunuzda fazla kilo taşımak, sürekli kilo alıp vermekten daha az zararlı olabilir. Bu diyetler bazal metabolik hızınızın yavaşlamasına, yeme bozukluklarına ve zayıf bir özgüven oluşmasına sebep olabilir. * Ayrıca bilimsel çalışmalar sürekli kilo alıp verme döngüsünün kalp hastalığı gibi ciddi sağlık problemlerine neden olduğunu gösteriyor. Tüm bu nedenlerden dolayı yoyo diyetlerden uzak durmalısınız. PARTİ ZAMANI… Birkaç kadeh içki içmek vücudu susuz bırakmak anlamına gelebiliyor. Alkollü içecekler gerçek birer diüretik, yani idrar söktürücü etkiye sahipler. Alkolün bu etkisiyle, dokularımızda ve organlarımızda bulunan ve onları besleyen su, atılmak üzere idrar kesesini boylayabiliyor! Alkolün diğer önemli bir zararı da, fermante olan toksik maddeler içermesi. Özellikle birkaç farklı içkiyi (bira, şarap, kokteyller) karıştırmak, vücudunuzun toksinlerle yüklenmesine neden olabiliyor. YETERLİ UYKU ŞART! İşlerin yoğun olduğu dönemlerde ihtiyaç duyulan zaman, çoğu kez uyku saatlerinden çalınarak elde ediliyor. Ancak bunun bedelinin sadece biraz yorgunluk olacağını düşünmek, büyük bir hata. Yeterli uykuyu alamamak, kalp-dolaşım ve bağışıklık başta olmak üzere bütün beden sağlığınız için ciddi bir tehdit unsuru. Hatta bir türlü veremediğiniz kiloların bile sorumlusu bu olabiliyor! Çünkü yetersiz uyku, vücut ritmini bozuyor ve metabolizma beslenme saatlerini bile şaşırabiliyor. Bu nedenle her zaman uykunuza özen göstermelisiniz. Günün yoğun akışı içinde su içmeyi unutup, iş uğruna uyku saatlerinden fedakarlık ediyor ve stresi hayatınızın bir parçası haline getiriyorsunuz. Günaydın’da yer alan habere göre; nasıl olduğunu tam olarak bilemeseniz de, tüm bu zararlı alışkanlıklar metabolizmanızı ciddi şekilde etkiliyor ve bedeniniz size yardım

çağrıları göndermeye başlıyor. Ondan gelen, hatta zaman zaman birer acil çağrıya dönüşen bu sinyallere kulak vermemek ise çok daha ciddi hastalıklara zemin hazırlayabiliyor. Bu nedenle uzmanlar çeşitli eylemler sırasında vücutta yaşanan değişikliklerin farkında olmak gerektiğini söylüyorlar.

HER ŞEYİ KAFANIZA TAKARSANIZ…
‘Kendini yiyip bitirmek’ deyişini duymuşsunuzdur. Bu sadece mecazi anlamda kullanılan bir cümle değil, gerçekte de doğru olabiliyormuş! Avustralya’da yapılan bir araştırmaya göre; Avustralyalılar’ın yüzde 41’i son derece sağlıksız bir şekilde, normalden daha fazla strese maruz kalıyor. Bu nedenle daha kolay hastalanıyorlar. Uzmanlara göre endişe, kaygı ve stres hem ruh hem de beden sağlığını tehdit eden unsurların en başında geliyor. Stres nedeniyle salgılanan adrenalin seviyesinde ciddi bir artış oluyor. Bu artışla beden ‘ya savaş ya kaç’ durumuna geçiyor. Bu, metabolizmanın sadece çok kısa bir süre için tolere edebileceği bir durum ve bu sürecin uzaması çeşitli sorunlara yol açabiliyor. Öncelikle duygusal sağlığınız etkileniyor elbette; kendinizi huzursuz, sıkıntılı, kaygılı, gergin ve daha kötüsü adeta bir alarm durumunda hissediyorsunuz. Normale kıyasla çok daha kolay soğuk algınlığına yakalanmak, yüksek tansiyon ve mide ağrısı stres nedeniyle ortaya çıkan başlıca hastalıklar. Peki, stresle savaşmanın en kolay yolu ne? Bu soruyu yönelttiğimiz uzmanlar, her bir bireyin kendine has ‘ideal stressavar’ları olduğunu anlatıyor. Önemli olansa sizinkinin hangisi olduğunu bulmak. Kendinizi dinleyin; ne zaman daha rahatlamış ve huzurlu hissediyorsunuz? Egzersizden sonra mı, bir arkadaşınızla dertleştiğinizde mi, yoksa bir uzmandan tavsiye alarak mı? Bu yol her neyse ona daha çok başvurun ve mutlaka rahatlamaya çalışın.

YETERİ KADAR SU İÇMEZSENİZ…
Çoğu zaman en önemli yaşam kaynağımızın su olduğunu unutuyoruz. Neyse ki, yüzde 70’i sudan oluşan bedenimiz bunu bize hatırlatacak bir sisteme sahip: Elbette susamak! Hem beyinde hem de böbreklerde, vücuttaki su miktarını kontrol eden bir takım dedektörler bulunuyor ve bir dehidrasyon, yani susuz kalma durumunda sizi uyarıyorlar. Eğer susuzluk yine de giderilmezse sadece susuz değil aynı zamanda halsiz hissediyoruz.

TOPUKLUDAN VAZGEÇMEZSENİZ…
Sürekli yüksek topuklu giyme ve sık sık alkol alma gibi alışkanlıklar da bacaklardaki kılcal damarların çatlamasına ve doku içine bir miktar kan sızmasına yol açabiliyor. Cosmopolitan’da yer alan habere göre; bunun sonucunda özellikle alt bacaklarda kolaylıkla morluklar ortaya çıkabiliyor, çünkü bu bölgelerdeki yağ dokusu çok yoğun değil. Siz de bu sızan kanı, fazla yağ dokusu içermeyen bölgelerde morluklar olarak gözlemliyorsunuz. Ancak zamanla kan hücreleri dağılıyor, dokular iyileşiyor ve morluklar da yok oluyor.

YOYO DİYETLER YAPMAYA DEVAM EDERSENİZ…
* Çok sık ve yanlış tarzda yapılan diyetlerde hızla verilen kilolar, hızla geri alınıyor. Bu da sağlığınızı kaybetmenize sebep olabiliyor. Yoyo Sendromu’na yakalanmak, metabolizmadaki deformasyonunun yanında fiziksel ve psikolojik birçok sağlık sorununa neden olabilir.* Vücut ağırlığınızla ilgili amacınız ne olursa olsun, yaşam boyu süren başarınız düşünce tarzınızı ve beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmenize bağlı. Hayatınız boyunca kilonuzu sabit tutmada en önemli yol; olumlu davranış ve doğru motivasyondur.* Vücudunuzda fazla kilo taşımak, sürekli kilo alıp vermekten daha az zararlı olabilir. Bu diyetler bazal metabolik hızınızın yavaşlamasına, yeme bozukluklarına ve zayıf bir özgüven oluşmasına sebep olabilir.* Ayrıca bilimsel çalışmalar sürekli kilo alıp verme döngüsünün kalp hastalığı gibi ciddi sağlık problemlerine neden olduğunu gösteriyor. Tüm bu nedenlerden dolayı yoyo diyetlerden uzak durmalısınız.

PARTİ ZAMANI…
Birkaç kadeh içki içmek vücudu susuz bırakmak anlamına gelebiliyor. Alkollü içecekler gerçek birer diüretik, yani idrar söktürücü etkiye sahipler. Alkolün bu etkisiyle, dokularımızda ve organlarımızda bulunan ve onları besleyen su, atılmak üzere idrar kesesini boylayabiliyor! Alkolün diğer önemli bir zararı da, fermante olan toksik maddeler içermesi. Özellikle birkaç farklı içkiyi (bira, şarap, kokteyller) karıştırmak, vücudunuzun toksinlerle yüklenmesine neden olabiliyor.

YETERLİ UYKU ŞART!
İşlerin yoğun olduğu dönemlerde ihtiyaç duyulan zaman, çoğu kez uyku saatlerinden çalınarak elde ediliyor. Ancak bunun bedelinin sadece biraz yorgunluk olacağını düşünmek, büyük bir hata. Yeterli uykuyu alamamak, kalp-dolaşım ve bağışıklık başta olmak üzere bütün beden sağlığınız için ciddi bir tehdit unsuru. Hatta bir türlü veremediğiniz kiloların bile sorumlusu bu olabiliyor! Çünkü yetersiz uyku, vücut ritmini bozuyor ve metabolizma beslenme saatlerini bile şaşırabiliyor. Bu nedenle her zaman uykunuza özen göstermelisiniz.

Write a Reply or Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir